Menü incelenirken, "ahan da bak Musakka var lem" gibi konuşmalarımızı işitmiş mekan sahibi, tipinden Akdenizli olduğu belli, masamıza yanaşıyor, gayet düzgün bir Türkçe ile "gençler Türkçe konuşuyorsunuz, Türkiye'den mi?" diye soruyor.

Bir ara mutfağa doğru seslenip bir elemanını çağırıyor. Yusuuf ... O da mı Türk abi deyince, bir duraklıyor, doğru kelimeyi arar gibi, sonra gülümseyip Pontus diyor. Bildiğin Trabzon'luymuş Yusuf da. Haftaya Fransa'ya Lille maçına gitcez Yusuf'la diyor Nuran abi.
Türkiye'yi anavatanı gibi görüyor, ileride gelip yerleşecek inşallah. Çok da yakından takip ettiği belli ülke gündemini. Aziz Yıldırım'ın ihale nedeni ile içeride olduğuna inanmış. Bak kanunda var - diyor, 6 ay hapis yatan ihaleye giremiyor. 6 ay yatsın çıkarırlar - diyor. Tayyip için çok büyük adam, çok güzel yönetti ülkeyi diyor. Bizim itirazlarımıza karşılık da, ama o gastecilerin hapse atılması falan iş değil - diyor. Azınlıkların hakları ile ilgili yapılanlar, Rum kiliselerin açılması, ayinlere verilen izinleri hep takip etmiş. Yıllardır kimsenin yapamadıklarını yapıyor adam - diyor.
İstanbul nasıl bir şehirmiş bir zamanlar, Nuran abi gibi insanların azalması ile kaybettiğimiz zenginlikler, güzellikler nelermiş, o akşam hepimiz çok iyi anladık. Anavatanından ayrılmış, sürgün bir Rum'un özlemine ortak olduk. Ve kendimizi hiç mi hiç ayrı-gayrı hissetmedik Nuran abiyle.
2 yorum:
kardeş buraya ben de gittim :) garson hakkında birşey yazmamışsın, adam bayağı bir türkçe bilir :)
blog a dönüş:)
iyi yazı
Yorum Gönder