19 Mart 2010 Cuma

Rating uğruna kaybedilen değerler, ilahi adalet, milliyetçilik bir akım mıdır ve futbolumuzun marka değeri üzerine birkaç çeşitleme...

Situation 1:

Sene 1996, şurada hikayesini anlattığımız maç için bilet kuyruğundayım Kadıköy'de, kuyrukta kıllanan adam tripleri yaşıyorum önümdeki 30-40 kişi yüzünden. Ulan ya biterse bilet, ya da gişe kapanırsa diye. Niye kapansın, kapanmaz... Ama insan ne zaman uzunca bir kuyruğa girip sıra beklese böyle paranoyalar dolar beyine.

Elinde mikrofonla bir adam yaklaşıyor, arkasında da omzuna kamerayı yüklenmiş bir abi. Nedense bana uzatıyor mikrofonu, ne olur maç - diyor. Ben her zamanki sakin tavrımla objektif bir şekilde yorumumu yapmaya başlamışken ilk kelimelerimle birlikte omzumun üstünden ne zaman ve nasıl birikmiş olduğunu göremediğim bir taraftar kitlesi ateşli şekilde müdahalelere başlıyor. Sahibini göremediğim, 5 işareti yapan eller görüyorum sağımda solumda... Beş olur abi beeeeş. Çıkamıycaklar Kadıköy'den ... Sonra hep birlikte başlıyorlar: Burası Kadıköy burdan çıkış yok .... Hangi kanal olduğunu öğrenip akşam spor haberlerinde TV başına geçiyorum. Haber orda, 5 yapan eller orada, tezahüratlar orda, ben yokum. Rating canavırına ilk kurban oluşum ... İlahi adalet çıkarımı: Maç sonu bayrağı dikiyolar bi tarafımıza...


Situation 2:

Sene 2001. FB-Antep maçı var. Ben (Kurt, Kızıl, Hans diye de bilinen) Oğuz ile Taksim'de buluşmak üzere yoldayım. Taksim'e vardığımda Oğuz yanında kuzeni ile geliyor, kuzenini de oradan buradan tanıyorum, sıcak bir tip, iyi çocuk ama koyu bir Anti FB taraftarı! Ağzı kulaklarında.... Maçı biliyor musun diyor, yok diyorum. 0-3 ilk yarı diyor. Gel izleyelim bir yerde diyor. Yok istemem diyorum. Gel sen gel diyor. Allem-kallem edip beni zorla götürüyor. 4-3 bitiyor maç.


Situation 3:

16 Ekim 2002. Sami Yen'de bulunmamızın sebebi bu sefer bir milli maç. Türkiye'nin rakibi Liechtenstein. Kapalısındayız Galatasaray'ın, boktan bir tribün günü yaşanıyor, Ultraslancılar liderlik yapmaya çalışıyorlar ama rakip iddiasız olduğundan belki bağıran pek yok. Liechtenstein ibnesi kolla kendini diye mi bağırcaz, ayıptır. Neyse kan damarda durmadığı için bazı Ultraslan lılar bir iki GS tezahüratı yapar gibi oluyorlar ama diğer Ultraslan'lılar susturuyor onları. Olur o kadar. 5-0 bitiyor. Çıkışlara yöneliyoruz. İyice yaklaştığımızda birden bir karmaşa, bir sıkışıklık başgösteriyor, bağırtılardan anlıyoruz, kapıyı tutmuşlar, kimseyi salmıyorlar. Sonra tezahüratlar: "Aramızda ne kadar Fenerli varsa ..." Bir de 15 gün sonraki maç için : " Her zaman senle, her yerde senle, ölene kadar seninle, 6 Kasım'da koyun Fenere, canımızı verelim size..." Beş dakika felan sürüyor bu böyle. İçimden saydırıyorum küfürleri, 15 gün sonra stadda yerimi alıyorum. Sonuç: 6-0

Situation 4:

Yine aylardan Kasım. 16 Kasım. 2005 ... Türkiye - İsviçre baraj maçlarının ikincisi, Kadıköy'deyiz. 2-0 ın rövanşında işimiz zor. Jean'i de geçtim, Erdem bile var tribünde (probably maç biletini ona olan borcuma karşılık olarak saydırdığı için). Topa ayağımız değmeden elimiz değiyor hem de ceza sahası içinde. 0-1. Alpay sağolsun, onu defansa kurtarıcı olarak getirip koyan Terim sağolsun. Sonra güzel bir maç, Tuncay şov. Ama yetmiyor. Maç bitiyor. Sahada bir karışıklıklar falan... Kaçıyor İsviçre'liler soyunma odasına. Bizimkiler de başta Alpay ve Emre peşlerinde... Ben önce tüm takımın Alpay'ı kovaladığını falan sandım, mantık öyle gerektiriyordu, hatta tüm bir ulus birlik olup Alpay'ın peşine düşse yeriydi, kosssskoca 10 sene önceydi, gene Terim, gene Alpay, bu sefer birisi daha var ama, o da Hırvatistan'ın yedek forveti Vlaovic. İlk Avrupa Şampiyonamızın ilk maçında, son dakikada birebir yakalamıştı Alpay'ı. Sertliğiyle tanınan, Hakan Şükür'ün neredeyse boynunu kıran Alpay bıraktı geçsin. Ama o Rüştü'yü de geçti, bıraktı topu filelere. Kosskoca 10 sene. Gene Alpay, gene Terim. Öküz hala öküzdü, eşşek hala eşşşşek... Fair play ödülü vardır bu hareketin. İsviçrelileri kovalayan Alpay'a...

1 yorum:

soon dedi ki...

6 kasımda o statda olmak nasıl bişeydi yaşayamadık beeaa..

alpay kalan 2 maçta oynayabilmek için indirmedi,aldı ödülü,