27 Ocak 2010 Çarşamba

Saint Gallen'den sevgiler ....

Allah'ın dağı İsviçre'de Saint Gallen şehrindeyim. Bana okulda Kanton diye seslenenlere selam ederim, burası da isviçre'nin kantonlarından biriymiş, bu şehir de başkenti.

İstanbul'dan buz gibi bir havada ayrıldım, o hava burada mevsim normali. Nitekim kar ile karşılandık. Ufak bir şehir burası, tren ile Zürih'e 1 saat. Ne yapılır hocam St. Gallen'de derseniz bi bok yapılmaz derim, güzel bir kilisesi, bir de kütüphane müzesi var, Abbey diye, 9. yy dan kalma kitaplar var, hakikaten etkileyici. Bunun dışında ne yapılır, eğlenmek için trenle Zürih e kaçılır, o da eğer hafta sonu ise. Hafta içi akşam saatlerinde yaşam yok İsviçre de.


Bir günlük bir toplantı için geldim, öncesinde dün akşam sağolsun evsahibi firma bizi yemee çıkardı. İsviçre mutfağının muhtemeşen tek klasiği fondu yedik. Evet herkes tatlısını bilir ama burada bu bir et yemeği. Şöyleki efendim, sofraya iki mum üzerine iki tencere koyuyolar, birinde özel bir İsviçre peyniri erimiş halde, öbüründe ise bir sos var. Bir sepet dolusu da lokma haline getirilmiş ekmek getiriyorlar. Sofrada her bir kişi için iki uzunca çatal var. Herkesin yanına bir tabak dolusu dilimlenmiş çiğ tavuk ve dana eti koyuyolar. Çatalı batırıp eti sosda haşlamaya bırakıyorsun. Öbür çatalı da bir ekmeğe saplayıp onu da peynire banıyorsun. Olay bu. lezzetli olması bir yana, biraz hamallığı var. Hele ki peynir tenceresi bana biraz uzağa düşünce yanımda oturan suratsız Alman'dan biraz çekindiğim için daha ziyade ete yumulmak zorunda kaldım. Bu da karşımdaki Şili'li ile aramda adı konmamış bir rekabete sebebiyet verdi. Neyse ki et bitmek üzere iken bolca patates ve salata getirdiler de herkes doydu.

Bahsettiğim G. Amerika'lı, Şili'de üniversiteyi bitirip mastırını da yaptıktan sonra, bölümündeki hocasının bu St. Gallen'de bizi ağırlayan firmadaki İsrailli Profesörün arkadaşı olması vesilesi ile buralara düşmüş. İçimden Allah kurtarsın dedim. Neyse Şili'liyi bulmuşken 2. bardaktan sonra lafı futbola getirdim. Tello'yu tanıyor. Ama Beşiktaşı bilmiyor. Gutierrez i bilmiyor, demin baktım o Kolombiya'danmış meğer, bilmez tabi.

O da bana Zamorano'yu sordu, bilmez miyim dedim. Burada kime Şili'li olduğunu söylese Zamorano diyorlarmış. Meğer Zamorano'nun Avrupa kariyeri St. Gallen ile başlamışmış. İyi adamdı Zamorano, kendine has bir tarzı vardı, hatırlarım. Bir de İsviçre ile Şili Dünya Kupasında aynı gruba düşmüşler, İspanya ve Honduras ile birlikte, şansa bak diyor.

Bugün saat 15:30 itibarı ile bite toplantı sonrası otobüs ile şehir merkesine gelip, 5 dk. mesafedeki otele yürüdüm. Eurosport ta bilardo izlerken uyuyakalmışım, uyanınca bir duş alıp çıktım 18:50 gibi, ufak bir iki alışveriş niyetim var, ama hayat düşündüğümden erken bitmiş, açık tek bir yer yok, -9 larda da fazla dolaşma hevesi olmuyor insanda. Çük kadar şehirde, elimde şehir haritası da olmasına rağmen haritada 20 no ile işaretlenmiş olan Pizzeria Ravenstein mı ne haltsa bir türlü bulamayınca kaderime küsüp ilk gördüğüm restorana girmeye niyetleniyorum. Artık ayaklarımı hissetmemeye başlayacağım sıralarda bir restaurant yazısı okuyoum uzaklardan, "bir pencere sarı sıcak" dizeleri daha bir anlamlı geliyor o dakika. İçeri giriyorum ancak yer yok. Bir ispanyol restaurant burası. Kapalı mekanda sigara yasağına alışmışım, sigara içenleri görünce şaşıyorum, ancak bir sigara içerek biraz da olsa sıcaklıyorum. Sonra mekan sahibi bana bir yer tarif ediyor, yarı ispanyolca - yarı ingilizce, orada yer bulursun diyor. Orada yer buluyorum gerçekten. Biftek ve şarap istiyorum. 45 dakika kadar kalıyorum mekanda. Tam ayaklarım ısınmaya başlamışken 50 İsviçre Frangı bırakıp çıkıyorum. 60-70 TL para bıraktık ortalama bir yemek için. Gelgelelim şarap güzeldi. Pakette tek dal kalmış. Onu yakarak yollanıyorum otele.

Bir sonraki toplantı 19 Nisan, yer University of Cambridge. Hayyam ?

4 yorum:

jeankier dedi ki...

ula post' ların kalitesi mi artıyor, biz mi yaşlanıyoruz nedir.. (bkz gönderme anlayan anladıspor :)

soon dedi ki...

oğuzhan kantonu, muhahaha
ben derdim valla kanton diye :)

hayyam dedi ki...

Oncelikle super bi post olmus. tebrikler...
Soruna gelirsek eger bir son dakika gelismesi olmazsa Mart ayindan itibaren artik Turkiye'de olacagim diyebilirim. Birazda secim sonuclarini bekliyorum. Eger YD tekrardan secilirse bir gece ansizin gelebilirim!!!!

Canto dedi ki...

Hayyam, bir taşın altına at imzanı, fotosunu çek, yerini tarif et, gidip altına ben de imzamı atıcam.

Ekipten en son imzasını atan altına bir MAC95 yazdı mıydı tamamdır.