7 Eylül 2011 Çarşamba

Söyleyemediklerim ve karıncalar...

Müsade varsa birkaç tespit yazmak isterim, şike sürecinde yaşananlara ilişkin. Nasıl toparlarım bilemiyorum, kopuk kopuk birsürü duygu-düşünceyi. İdare ediverin.


  • FB yönetiminden aklanacağımıza inanıyoruz, adalete güveniyoruz tipi bir dünya mesaj verildi. Men edilme cezasına çok ciddi tepki verildi. Bir süre sonra CAS a başvuruldu, şimdi sürecin sonuçlanması bekleniyor. Bu arada tutulan avukatlar TV lere çıktı, açıklamalar yapıldı falan. Olay ilk patlak verdiğinde iğrenç şekilde iddialar, bazı fotolar yayımlanmaya başladığında yaratılan bilgi kirliliği de bir süre sonra dinlek kafa ile filtrelendiğinde geriye kalan bir-iki esas konu kalmış görünüyor. Diğer iddialara ilişkin çok fazla veri şu aşamada yok anlaşılan. Bu ciddi iddialardan biri İbrahim Akın a yapılan teşvik primi - şike teklifi. Bunu kendisi de itiraf etmiş galiba, sonradan yok baskı altındaydım demiş vs vs. Süreç içinde biz de bilgilendik, yeni yasa diyormuş ki maçı bağlamak bir yana teşebbüs etsen bile düşersin. CAS a başvuran yönetimi, "biz bu işlerin dışındayız, temiziz ve aklanacağız" düşüncesi ile aslanlar gibi hukuk mücadelesine giriştiler ise sonuna dek destekliyorum. Ammaaa, boşboş oturmayalım bişiler yapalım, Türkiye de hukuk guguk oldu, kulüpler, siyasiler de seferber oldu, mahkemeden gol yemeyiz, usul usul sesssiz sessiz yürür gider, sıyrılırız, UEFA yi da bak yasalarca aklandık der kitleriz gibi bir düşünce ile gittilerse bu temyiz makamına, sonuçlarına ne kendilerinin ne de başka herhangi bir kimsenin katlanamayacağı bir tablo ile karşı karşıya bırakırlar klübü ve hesabını da kimse veremez.

  • Ortada 1-2 tane de kalmış olsa bu kadar ciddi görünen iddialar varken TFF nin etik kurulu basına yansıdığına göre teşebbüs var, şike yapıldı mı belli değil, kanıt da yok, ikna olmadım - der... Bunu dese bile, madem yasa teşebbüs varsa düşür diyor, TFF FB yi neden düşürmez? Benim kanaatim, FB camiası - taraftarı - kamuoyunun verdiği şiddetli tepkiden çok Digitürk ün çığlıkları etkili olmuştur. Bugün Kulüpler Birliği bu yasayı değiştirin diye partileri geziyordu, başlarında Demirören. Cavcav başından beri hepimiz yaptık yapıyoruz, düşürme olmaz, gelirler gider, Türk futbolu biter diye bağrınıyor. Bu ne zavallılıktır yav. Hakikaten zavallılık. Sen yanmasan, ben yanmasam ...

  • Zavallı demişken, Fatih Altaylı nın karşısına çıkan Aydınlar ı görünce, ne kadar zavallı ne kadar perişan olduğunu görünce, kapadım izleyemedim programı. Bu mu TFF başkanı ? Bu mu yönetecek bu krizi, süreci, Türk futbolunu. Sen FB yi savunma, yasalarını savun, etik kurulunun verdiği kararı savun UEFA ya karşı. Ama savunabileceği bir durum yok ki. Kendi kendisini imha etti TFF, ayağına kurşun sıktı. Dakika durmamaları lazım orda, saniye hatta. Bundan daha beter duruma düşmez Türk futbolu hiç merak etmesinler..

  • Aziz Yıldırım kimdir ki bu kadar boka bulaşmış ya da bir şekilde kendisini bokun dışında tutamamış, yanlış kişilerle diyaloglara dostluklara girişmiş bir adamı bu kadar insan sahipleniyor, destek çıkıyor? Kimdir bu Aziz Yıldırım Fenerbahçe için. Fenerbahçe ne kadar büyük bir isim, milyonların aşkı, Aziz Yıldırım ile özdeşleştiriliyor. Neden ? Rezaletin daniskası... Aziz Yıldırım sütten çıkmış ak kaşık olsun hatta, tüm sürecin en mağdur kişisi olsun.. Gene de kimdir yahu Fenerbahçe nin isminin yanında ?

  • Taraftarda - camiada - kamuoyunda herkes diğer takımların eski defterleri peşinde. Yok Song un bonservisi felan. Size ne kardeşim ? "Ama onlar yaptı bişi olmadı, biz yapınca böyle muamele felan".. Eeee ? Bunu FB ye has bir tutum olarak algılamaktan çıkarıp Türk milletinin klasiği olarak genellemek lazım sanırım.

  • GS klübü, süreç boyunca birkaç kez kendi iç iletişiminin salaklığını alenen sergilemiş olsa da, en azından kendisini bu yalakalığın, pisliğin mümkün mertebe dışında tutma çabası ile (dün de Çakar a 1 M TL dava açtıkları bilgisi geldi) takdirimi topladı, buna da değinmiş olayım.

Hiç yorum yok: