24 Mart 2010 Çarşamba

Ürün Geliştirme ve Futbol

Efendim becerebilirsem profesyonel deneyimim ışığında futbola ve futbolun geleceğine yeni bir bakış açısı getirmeye çalışacağım.

Sağda solda okuyor - duyuyorsunuzdur, 21. yy için efendim nano malzeme çağı, alternatif enerji çağı, iletişim-bilişim çağı, yeşil teknolojiler çağı, bilmemne çağı gibi bilimum yakıştırmalar yapılmakta. Her biri için konunun uzmanları kendilerine göre bir açıklama getirebilir, getirmektedir. Ben de 21. yy.'nin customization çağı olduğunu düşünüyorum, Türkçe'ye en yakın "kişiselleştirme" çağı olarak çevrilir herhalde. Hepinizin malumu, teknolojinin geldiği noktada cep telefonumuza adımıza gelen sms den, maillerden tutun, evimizdeki musluğa kadar herşeyde kişiye özel bir hizmet - ürün sunumu var. Musluk derken abartmıyorum, en son prototipini yaptığımız lavabo armatürü sizi tanıyor ve sizin daha önce girdiğiniz ayara göre su belirli bir sıcaklıkta, debide akıyor felan mesela.

Tüm bu gelişmeler de sunulan ürün ve hizmetin çeşitliliğini ve mümkün mertebe kişiye özel hale getirilmesini gerektiriyor. Bunu sağlayabilmekte "ürün geliştirme" den ve "hız"dan geçiyor. Artık beklentileri daha çabuk anlayıp, buna göre daha erkenden ürün geliştirme stratejisi belirleyip, zamanında ürün - hizmet arzı yapmak gerekiyor.

Bağla babacım futbola bağla diyenler, ahan da bağlıyorum : Kim demiş bilmiyorum, bir büyüğümüz demiş diyelim: Hayat fevkelade futbola benzer... Futbol hele ki bir de son yıllarda çok değinildiği üzere "Endüstriyel Futbol" olarak anılır olduğuna göre ortada bir endüstri var, dolayısıyla birtakım ürünler ve hizmetleri kendi bünyesinde barındıran bir yapı olarak düşünülebilir. Peki kitleleri peşinden sürükleyen böyle bir yapı nasıl - ne anlamda kişiselleştirilebilir. Mümkün değil elbette. Ancak dünyada yaşanan bu gelişmelerin bu oyuna da yansımaları olmaktadır ve bundan sonra da olacaktır. Oyun kurallarında yapılabilecek değişikliklere hiç girmeyelim, içinden çıkılmıyor sonra. Hatta sağ gösterirken sol vurayım ve işin yayın gelirleri, stad gelirleri kısmını da es geçeyim. Oyunun kendisine ise tutkumuz, blog sloganımızda olduğu gibi, oyunun kendisine odaklanalım.

Yıllardır dile getirildiği gibi, "başarı için istikrar şart" kaidesini kaldırın, buruşturup çöpe atın. Devir hız devri... Bir hoca ile 5 yıllık anlaşıp, genç bir kadro kurup, başarısız geçen yıllara aldırmadan sabretmenin meyvesini yiyeceğin günleri bekleme, sana gelene kadar o meyveden çöp kalmaz artık geriye. Müzmin yedeği olmamalı artık hiç bir takımın bana göre. Semih gibi altın yedeklerden bahsetmiyorum, yıllarını kulübelerde geçirenlerden bahsediyorum. "Yedek" de aslında anlamı itibarı ile yanlış bir kelime, İngilizler "substitute" kullanıyorlar ki anlamı aslında "alternatif" e daha yakındır. Elindeki alternatiflerin oyuna değer katacak nitelikte olması gerekir.

Taklit edilemeyen birşey yapmak bile yeterli değil, onu da geliştiremiyorsan. Barcelona gibi, ve her sene üstüne de ekleyeceksin ve çok yönlü olacaksın ki en kritik faktör bu, çeşitlilik. Geçen sene bütün kupaları alan takım, üstüne koymak için Ibrahimoviç'i alıp hücum alternatiflerini arttırıyor bu yüzden işte. Yeni Ürün Geliştirme yapıyorlar aslında. ArGe çalışmaları ile altyapıdan futbolcu yetiştiriyor, dünyanın dört tarafındaki yetenekleri tespit edip takıma kazandırıyorlar. Ürününü çeşitlendirebiliyorsun böylece.

Fenerbahçe'de Alex sakat değilse 10 numarası ile sahadadır ve yeri hep aynıdır. Kadroda Deivid, Emre, Özer var ancak onlardan faydalanılmaz o pozisyonda. Alex'den de farklı bir uygulama geliştirilmez. Yanındaki adamların yetenekleri Alex'in yaratıcılığı ile birleşse ve örtüşse çok yönlü bir takıma bürünebilirdi Fenerbahçe belki. Ama yok, olmuyor. O halde farklı birşeyler üretmelisin, farklı bir kimya elde etmelisin. Her maç aynı ezberi oynayarak biryere gelmen çok zor artık günümüzde. Türkiye'de olsa bile uluslar arası arenada başarılı olamazsın, cezayı keserler hemen. Oyunu tek yönü ile oynayan adamlar yavaş yavaş siliniyor futboldan. Bu adamların eksik yönleri diğer adamlara fazladan yük olarak dönüyor çünkü her zaman. Hızlı düşünen, inisiyatif alabilen oyuncular yükseliyor.

Dolayısıyla herhangi bir futbolcunun böyle bir ayrıcalığı kalmamış olmalı aslında. Messi gibi her maç aynı mevkide üretken olabiliyorsanız o ayrı, ama Messi'nin ezbere dayalı futbol oynadığını kim iddia edebilir. Henry mesela, süper bir yetenek ama Barcelona'da 11 de değil. Çeşitliliğin bir parçası olarak işlev görüyor. Pedro diye bir adam giriyor oyuna, ona dayalı oyun planları var. Aziz Yıldırım genelde sportif başarıdan çok kazandırdığı tesislerle, klübün mali yapısıyla anılıyor. Kendisi sittin senedir başkan olduğu halde alt yapıdan bir tane adam 18 e doğru dürüst giremiyorsa ürün geliştirme yapamıyorsun demektir, o tesislerin, futbol okullarının vs de bir anlamı kalmaz.

1 yorum:

soon dedi ki...

uzun taçlarla asistler yapan delap, 40 gollü kaleci ivankov yep yeni ürünler